ÖZET
Amaç:
Kronik organ yetmezlikli hastalar için organlar canlı vericilerden ya da beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerden alınmaktadır. Ülkemizde beyin ölümü ve organ nakli işlemleri 1979 yılında çıkartılan 2238 sayılı “Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun” ile yürütülmektedir. Mevzuatta yapılan değişiklikler ile beyin ölümü tanısının kriteleri ve tanının nasıl konulacağı konusunda iyileştirmeler yapılmıştır. Beyin ölümü tanısı almış, ancak donör olmayan olguların yaşam desteğinin sonlandırılması önerisi kaldırılmıştır. Bu belirsizlik nedeni ile sağlık çalışanları içinde yaşam desteğinin kesilmesi konusunda tereddüt oluşmaktadır. Çalışmamızda organ nakli yapılamayan donörlerin akıbeti ile ilgili açıkta kalan konuya dikkat çekmeyi amaçladık.
Yöntemler:
Çalışmamızda hastanemizde 1 Ocak 2011 ile 1 Haziran 2017 tarihleri arasında görülen beyin ölümü olguları retrospektif olarak incelendi.
Bulgular:
Beyin ölümü tanısı konulmuş 122 hastanın 102’sinin donör olmadığı görüldü. Donör olmayan hastaların ortalama yaşam süresi 29±56 saattir. En uzun yaşayan hastamızın deklarasyon sonrasında 116 saat kardiyak ölümün gerçekleşmediği görülmüştür. Otuz beş hastaya beyin ölümü bildirimi sonrasında yeni vazopressör veya inotrop ilaç başlanmıştır.
Sonuç:
Beyin ölümü gerçekleşmişse kalp atışı sürüyor olsa dahi kişi tıbben ve hukuken ölü kabul edilir. Ölü kabul edilen bireyin yaşam desteklerinin devam ettirilmesi makul değildir. Yoğun bakım yatak sayısının yetersizliği ve tıbbi destek maliyetinin yüksek olması dikkate alındığında, donör olmayan beyin ölümlü olgularda faydasız olan tıbbi desteğin kesilmesi ve yaşamı destekleyen cihazların öncelikle bekleyen hastaların kullanımına olanak sağlayacak yasal düzenlemelerin oluşturulması büyük önem taşımaktadır.