ÖZET
Mikroorganizmalardan oluşan ve bir organ gibi işlev gören kompleks bir ekosistem olarak tanımlanan bağırsak mikrobiyotası doğum şekli, anne sütü alımı, antibiyotik kullanımı ve yaşanılan çevre gibi pek çok faktörden etkilenmektedir. Bağırsak mikrobiyotasının intestinal yapı ve fonksiyonu düzenleyen işlevlerinin yanında besinlerin sindiriminde de önemli rolü bulunmaktadır. Besin alımı ve bağırsak mikrobiyotası arasında karşılıklı güçlü bir etkileşim vardır. Son yıllarda yapılan çalışmalar bağırsak mikrobiyotası ve obezite arasında da etkileşim olduğunu göstermektedir. Mikrobiyotadaki değişikliklerin obezite gelişimi üzerine etkileri ile ilgili farklı metabolik yollar bildirilmiştir. Bunlar: diyet polisakkaritlerinin işlenme kapasitesinin artması yoluyla kısa zincirli yağ asitlerinin oluşumu, adipoz doku depolarını artıran gen regülasyonları ve inflamasyon üzerine etkileridir. Obezite ve mikrobiyota ilişkisini araştıran çalışmaların büyük kısmında obez bireylerin bağırsaklarında Firmicutes/Bacteroidetes oranının normal ağırlıklı bireylerdekine göre daha yüksek olduğu bulunmuştur. Ayrıca, bağırsak mikrobiyotasındaki gen çeşitliliği azaldıkça adipozite, insülin direnci ve inflamasyonda artış görülmektedir. Obezitenin tedavi yöntemleri arasında yaşam tarzı değişiklikleri (diyet ve fiziksel aktivite) büyük yer kaplamakla birlikte beden kütle indeksi >40 kg/m2 olan ve/veya komorbiditeleri olan bireylerde bariatrik cerrahi yöntemleri uygulanabilmektedir. Bariatrik cerrahi uygulamasının ardından yaşanan ağırlık kayıpları da bakteriyel çeşitliliği arttırmaktadır. Bariatrik cerrahiden sonraki birkaç gün içinde (vücut ağırlığında kayıp olmadan önce) tip 2 diyabet ile ilgili belirteçlerde iyileşmeler olduğu gözlenmiştir. Bu sonuçlar da bariatrik cerrahinin başarılı sonuçlarında ağırlık kaybından öte mekanizmaların etkili olabileceğini düşündürmektedir. Yapılan çalışmalarda bariatrik cerrahi sonrası bağırsak mikrobiyotasında Firmicutes oranında azalma, Bacteroidetes oranında ise artış olduğu görülmüştür